Gazetecilik ve basın sektörüne giriş hikayesi


 Ask aglatır dert söyletir olunca ve de hayat mücadelesi erken baslayınca erken olgunlasılıyor. Yaptıkların yeterli gelmemeye daha fazla çabalar sarf etmeye baslıyorsun. Okul çıkısları Akıncılar’da ve MTTB’de zaman geçirmek etkinliklerin içinde olmak, agabeylerle arkadaslık etmek, erken yasta birikimli yerinde duramayan fisek gibi genç olarak… Artık gazeteci ve muhabir olmustum. 1980 yılında Karaman’da Uyanıs Gazetesi’nde bir süre gün asırı yazı ve siirlerim yayınlanmakta, yerel muhabir olarak bütün kurumlarla röportaj ve haber yapmaya baslamıstım. 1982’de Konya Anadolu’da Bugün Gazetesi Karaman muhabirligine basladım. Ali Ihsan Vatankurtar Hocaefendi’nin çıkarttıgı bir gazete idi. Türbe Caddesi’nde (su anki Kuveyttürk’ün oldugu yer veya yanında bir yerde idi) Izmirli enteresan Yaman adam mahlaslı bir agabey vardı yazı isler müdürü olarak gazetenin basında, Hilmi Tutar, Muhsin Akıl, Saffet Yurtsever agabeyler vardı, Saffet Agabey aynı zamanda Milli Gazete Konya temsilcigi yapıyordu. Saffet Agabey; yaman adamla epeyce çalıstıgı ve ondan etkilendigi için sanırım daha sonra Yaman adam mahlasını kullanmaya basladı. Milli Gazete, Yeni Devir, Türkiye’de Yarın Gazetelerine de haber gönderiyordum, 1980-1984 arası aktif bir gazeteciydim. Karaman’da sürekli haber kaynaklarımdan; Emniyet, Valilik, Adliye, Milli Egitim, Halk Egitim vb. kurumlarda bilinen iltifat gören çocuk genç gazeteciydim. Bu süre zarfında bir kurus para almamıs verilmemisti dogrusu haber yaptıgım yerlerden de iltifat görmüyordum, garip. Çevremizden haber yaptıgım kurumlardan aldığımız iltifat ve ilgi ile şımarıyor ve doyuyorduk! Hevesleri ve heyecanları kullanılmış biri olduğumu da erken anlamış oldum çok şükür. 1983-1984 Yıllarında Lise son sınıfta iken Çağrı isimli okul Yıllığı hazırladım, 3 Şubeden oluşan 150 kadar arkadaştan bir kuruş katkı almadan, Konya ve Karaman’daki esnaflardan reklam alarak albümü çıkarttım. Her hafta sonu Konya’da Arı Ofset’teyim, klişe ve dizgilerin kontrolleri ve tashihiyle uğraşmaktayım. Sabri Altun Ağebey benim yeğenim diye sevmekte, ben de dayı diye hürmet etmekteyim. Sabri Dayı’ya hep dua ederim ve sayarım. Reklamcı olmama vesile oldu, Konya’nın en büyük matbaasıydı. O dönemlerde 4-6-12 yapraklı kuşe kağıttan sektörel resimli kuşe kağıt takvimler vardı, göbeklerine firma baskıları yapılırdı, geçmiş yıllarda karamanda takvimlerini yaptığı büyük küçük müşterileri vardı. 10 ay gibi beni çağırdı, elime takvim numuneleri ve kataloğundan oluşan koca bir çanta tutuşturdu. Karaman’daki müşterilerini yanımda arayarak, yeğenim gelecek siparişleri ona vereceksiniz diye de emrivaki yaparak adamlığını gösterdi. Artık birikimlerim paraya dönüşmüştü elhamdülillah. Gazeteciği aktif bırakıp, ticarete başladım. Beni ticarete başlamama vesile olan Sabri Altun Dayı daha sonra gazeteci olma hevesi ve ideali ile Manşet Gazetesi’ni çıkardı. Konya’nın en büyük matbaası ve iyi bir gelirine sahip iken Gazete’yi ayakta tutma devam ettirme çabaları ile çevresi de değişti. 30 yıllık birikimini gazete patronluğunda kaybetti. 1984 PKK dağa çekilip Hakkari Yüksekova bölgesinde eylemlerine başlamıştı. Kendi imkânlarımla 18 yaşında Hakkâri’ye gittim, 15 gün merkezde kaldım, halkla, köylü ile alayda komutan ve askerlerle beraber oldum daha sonraki yıllarda Bingöl Karlıova bölgesine geçtim. 3 yıllık izlenim kayıtlarımı Objektif’te Apo ve PKK’nın gerçek yüzü yazı dizisiyle jübile yaptım.

Gazetecilikte dünle bugünü kıyaslarsanız neler söylersiniz?

Tekniğin teknolojinin şimdiye göre neredeyse hiç olmadığı bir dönemde gazetecilik yapmak çok zordu tabiki. Habercilik haber atlatma hızla olur değil mi? Herkesin evlerinde telefon yok, gazete de var, postanelerde bağlatmak suretiyle sıra bekleyerek şehir dışı arayabilirsin. Makinadaki filimler siyah beyaz, renkliyi daha görmemişiz. Siyah-beyaz da olsa hemen banyo yapıp kullanamazsın. Filmi Konya’ya göndereceksin, Nazar Klişe, klişe olarak sana gönderecek. Bunlar günler alan süreçler tabi ki. Henüz gazeteler ofsetle tanışmamış. Kurşun harf döken makinalar; harfleri kelime kelimeleri cümle haline satır ve paragraf haline dizerek sayfa haline gelecek ve basıma hazır olacak. Bu şartlarda günlük gazetenin çıkması haber aktarılması yazıların paylaşılmasının ne kadar kıymetli ve fedakârlık yapılarak ayakta durulmuş, şimdi daha iyi anlıyorum. Bir de herkesin gariban olduğu dönemlerden bahsediyoruz. İş sahiplerde zor döndürüyorlardı, kazanmıyorlardı, sürekli sübvanse ediliyordu. Bugün ise anlık bir tuşla her bilgiye akışa ulaşabiliyorsun. Resim ve videolar paylaşabiliyorsun. Dünya ekrana sığdı, yapmak istediğin her şey elinin altında. İş sadece; ufkunda, hedefinde, idealinde…Ülke zenginledi, iş piyasası sınırları aşarak büyüdüler, reklam ve ilan pastası genişledi. Gazetecilik de bu gelişmeyi yapabilmişse, rahat ve sıkıntısız haberciliğini gayet başarılı yapmaması için bir neden ve bahanenin olmadığı zamanlar olarak görüyorum.

Gazetecilik sizin için ne ifade ediyor?

“Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münker”i ifade ediyor, insanlara haber bilgi aktarıyorsunuz, doğru ve erdemli olunması gerektiğini yazılı ve görsel olarak iletiyorsunuz, geçmiş kültürleri yaşanmışlıkları aktarıyorsunuz. İnanılırlığınız ve güvenirliğinizle topluma ve size inanmışlara yön veriyorsunuz. Konularda aracısınız, önce bölgeyi sonrasında hinterlandınızdaki bütün ahlaki-her türlü sosyal-ticari-siyasi-ahlaki-ilerleme ve geri kalmalarda sorumluluğu olunan bir kişi ve meslek olduğunu, idraki ve bilinci gerektiğini ifade ediyor.

Mesleğe özlem duyuyor musunuz?

Hayır, hiç duymadım! İlerde bir gündediğin iş, farklı bir alan meslek ve sektörise içinde bulunduğunuz şartlar ve ortama uyum sağlamanıza ilerlemenize ve başarınıza en büyük engeldir. İleride dediğinize de ulaşmanıza engeldir. Ben işimi müşterilerimi onunla oluşan imkânları ve şartları sevdim, daha iyi olmak daha güvenilir olmak ve olmayı dert edindim, kendime kendimi rakip eyledim. Çok şükür rabbimde yardım etti isteklerimizi imkâna dönüştürdü… Bu doğrultuda bizi mahcup etmedi ve çocuklarım bu ideallerde çalışmaya devam ediyor.


Basılı ve internet gazeteciliğini karşılaştıracak olursanız neler söylersiniz?

Yaşadığımız an zaman iletişimin haberleşmenin en güçlü dönemindeyiz. Ticaret, alışveriş, tedarik vs. birçok kuralların değiştiği bir döneme geçildi. Bu döneme uyum sağlayan, uygulayan sektörler çok gelişti ve pastadan payını büyük aldı. Doğal olarak basılı yayınlar ve gazetecilik bu şartlarda Tirajlar çok küçüldü hedefe ulaşmak zorlaştı. Reklam ve ilan gelirleri düştü doğal olarak… Personel işletme maliyetleri bir yandan artmaya devam etmekte. Bu zorlu şartta ayakta kalmayı sağlamak da ayrı bir maharet gerektiriyor bence. Resmi ilanlarla ayakta kalmaktalar. Kaktüs çiçeğine döndüler basılı gazetecilik! Su versen de vermesen de aynı, hep dikenli ve kuru. İnternet gazeteciliğinde ise ulaşma takip etme rekorları kırılmaya başladı. Magazin, spor, ekonomi, hava durumu, sağlık vb. okuyucuların ilgi alanları birçok konular interaktif olarak devreye girdi…Reklam-spot gelirleri çok arttı… Personel gelirleri basılıya göre neredeyse yok sayılır. Her zaman, her alanda olduğu gibi, hedefi, vizyonu şartları iyi kuran oluşturan, okuyucuya ve etki alanına daha fazla ulaşmasına paralel olarak geliri daha da artmış oluyor. Kurumsal ve marka çalışmasını halledilirsen, sadece bölgende değil ülke genelinde takip edilme imkanına sahip oluyorsun. Yerel bir gazete olmana rağmen, gurbetteki hemşerilerin sabah ilk işi vakti olunca önce seni sonra ulusal haberleri takip ediyor. Teknolojinin farkı tatbikî… Nerden nereye gelindiği güzellik ve fayda olarak… Zararları da oluştu tatbikî ama bu alana girmeyeyim.


Mesleki anılarınızdan bahseder misiniz?

Çok anılar; şahitlikler, yaşanılmış hikâyeler, görgülü ve görgüsüzlükler, acı acıtıcı hikâyeler, iltifat ve iftiralar, sahte aldatıcı gülücükler ve davranışlar ve iki yüzlüklere şahit oldum ki, gördüğümüz duyduğumuz halde fitne olmasın diye yuttuğumuz nice tanıklıklar… Çok güzel anılar, güzel insanlar, saygı, iltimas ve iltifatlar da gördük tabiki. Karaman’da infial uyandıran bir okulda bir olay olmuştu, Adliye aşamasına gelinince adliye önü çok kalabalık ve ben o kalabalığın arasından geçip mahkeme salonuna girdim, failleri ve anlatımlarına şahit oldum ve ben 16 yaşındayım, duruşma sonu çıkarken onlarca tanıdık soruyor nasıl olmuş ve ne olmuş öğrenmek istiyor aslını… Mahkeme çıkışı taraflardan biri önceden de tanıdığım ve sevdiğim biri, kendisi masum olduğu halde ezilerek burada duyduklarını ve gördüklerini ne olursun kimseye anlatma deyişi beni çok etkiledi ve üzdü. Ben 43 yıl oldu o olayı ve içeriğini hala kimseyle paylaşmadım.


Mesleği neden bıraktınız?

1984 sonlarına doğru atanmam oldu devlete. Yazma, haber yapmama engel değildi görevim. Hayatımın her aşamasında istikrar ve tekâmülü seçtim istikametli olmaya çalıştım, aynı anda farklı alanlarda birkaç şeyi yapmadım, bir alan seçerek o alanda en iyisini yapma ve başarılı olma düşüncesini hayatıma erken ve genç iken kattım uyguladım. Çalıştığım 4 yıl süresinde; Doğruyu söylemem gerekirse Gazete patronlarından bir destek ve ilgi göremedim, gelecekte karnımı doyuracak ve geçim kaynağı olacak bir meslek olarak göremedim. Pazarlamada, pazarda para kazanıyorsun, sürekli Konya’ya giderek oradan oraya koşturarak para harcıyorsun. Gazeteciliğinden dolayı haber kaynaklarından iltifat ve ilgi görüyorsun ama harçlığın yok, makinanda filim yok… Anadolu’da bu meslek maalesef ucuz iş gücü hevesli gayretli fedakâr gençleri kullanarak, yani istismar ederek günü kurtarma düşüncesi ile sağlıklı ve kurumsal yapıya ulaşamadı. Yaşadığım ve tanıdığım dönemdeki arkadaşlar ve mesleki ağabeylerde örneklikler göremedim. Hepsi gayretli, düzgün kişiliklerdi tabiki ama gariptiler hep. Para kazanılacak bir meslek değil, kazandıklarını harcayabileceğin ideallerinin için koşabileceğin bir meslekti sonuçta. 1987’de devletten ayrılarak ticareti tercih ettim. Gazeteciliği tamamen bıraktım ve unuttum… Ben gazeteciyken falanı da kullanmadım bugüne kadar çocuklarıma dahi. Şimdi de tamamen ticaretten geri çekildim, arada yazsam demeye başladım sanki. Bu saatten, bu tecrübe ve deneyimden sonra yaparsam TV programı ve sunumunu yaparım. Hem de en iyi ve reyting getireceğine eminim Allah’ın izniyle… Acayip kurgularım var. Kısacası Ahmet Sami Uysal’ın eski muhabirliği böyle geçti işte…Kimseyi kırmak ve zan altında bırakmadan isim vermeden, yaşadıklarımı gördüklerimi ve bildiğim az da olsa  anlatmış oldum. Vefat eden ağabeylerimize, arkadaşlarımıza rabbim rahmet etsin, yaşayan ağabey ve kardeşlerimize sıhhat ve afiyette huzurlu bir yaşam nasip etsin inşallah. Saygı selam ve hürmetlerimle.

AHMET SAMİ UYSAL
10'lar dergisi Ocak 2024 Özel Sayısı Röportajı

Yorumlar